28 Eylül 2022 Çarşamba

Abliz Naziri

   Şair, gazeteci Abliz Naziri 1925'te Turfan'da bir esnaf ailesinde dünyaya geldi. 1939' a kadar dinî okulda ve ilkokulda okudu. 1942'ye kadar Doğu Türkistan Darilmuelimin (öğretmen okulu)'de okudu. Mezun olduktan sonra Urumci ve Pican'daki ilkokullarda öğretmenlik yapti. 1946'da Urumci' de çıkmakta olan Medeniyet adlı dergide çalışmaya başladı.1948-1950 arasi Gulca'da çıkmakta olan İttifak (Birlik) adlı dergide çalışti. 1979 sonlarında Doğu Türkistan Yazarlar Birliğine seçildi.

   1945'te Singlimga ( Kız Kardeşime) adlı İlk şiirini yayımladı. Şair, Uygur halkının özgürlük mücadelesini, hayatını anlatan çok sayıda şiir ve hikaye yazmıştır. Şiirlerinin içinde ölmez şiirleri Arzu, Konglum Sendedir (Gönlüm sendedir) ve Het (Mektup) isimli şiirlerinin Yeni Uygur edebiyatinda çok önemli yeri vardır.





6 Nisan 2022 Çarşamba

MEKTEPKE

 Tenlirim yaprak, titrep tohtidi,

Yurikim derdlik erkin sokmidi.

Çünki ey yarim, senin halinni,

Kördüm piganda gunçe çaginni.


Boylirin nazik kelişken zilva,

Heriketlirin şoh kilidu cilva

Çaçlirin uzun, her dem yelpüner,

Kara kasların heryan telpüner.


Közlirin humar cevhiri yanak,

Aymu hicildur camalin bek ak.

Lekin bilisiz nadanlikka kul,

Bülbül konmigan puraksiz bir gül.


Huş buy puriki keni gülünnin 

Barmu kimmiti ötken kununnin?

Oyla ey sinil nadanlik yaman,

Ger okumisan yiglatur zaman.


Tinşa koçini, dostlirin öter,

Dilliri yoruk, mektepke yeter.

Öginip ular hayat yolini 

östürmekcigu arzu gülini.


Elip sen derhal ulardin ülge,

Tehirsiz yol al, ana mektepke.

                                 TURGUN ALMAS 

                           

                       OKULA

Vücudun yaprak, titreyip durdu,

Yüreğim dertli rahat sokmadı.

Çünkü ey yârim senin halini,

Gördüm ayrılıkta gonca çağını.


Boyun nazik, güzel ve zarif,

Hareketlerin afacan, yapar cilve.

Saçların uzun, her zaman dalgalanır,

Kara kaşların her tarafa çırpınır.


Gözlerin tutsak, cevheri yanak,

Ay bile çekinir, yüzün çok beyaz.

Ama bilgisiz cahilliğin kulu,

Bülbül konmayan kokusuz bir güldür.


Hoş kokulu kokusu nerede çiçeğinin,

Var mı kıymeti geçiş gününün?

Düşün ey kızkardeş, bilgisizlik kötü,

Eğer okumazsan, ağlatır zaman.


Dinle sokağı, dostların geçerler,

Gönülleri aydınlık, okula giderler.

Öğrenip onları hayat yolunu,

Yetiştirmek istiyorlar ya umut çiçeğini.


Sen hemen onları örnek alıp 

Gecikmeden yol al, sevgili okula.

























5 Nisan 2019 Cuma

Rahmetullah Cari


   1926 yılında, esnaf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi, Rahmetullah Cari. İlkokulu bitirdikten sonra 1942' ye kadar Kaşgar Heytkar Darilumumu'nda Arapça ve Farsça ogrendi. 1942-1946 arasinda Kasgar gazetesinde çalıştı. 1946 yılından itibaren şiir yazmaya başladı. "Senetke Muhebbet" (Sanata Muhabbet) adlı ilk şiiri 1946 yılının Mart ayında Sin Jiang Gazetesi' nde yayımlandı. 
   1946 yılının sonunda Urumci'ye gidip önce Eğitim Bakanlığına bağlı ders kitabı yazma bölümünde sonra Sin Jiang Gazetesi'nde çalışmaya başladı. Rusca'yi iyi derecede bildiği için çok sayıda Rusça eseri Uygur Turkcesi' ne tercüme etti.
   Uygur Klasik edebiyatındaki çok sayıda eserin yeni Uygur edebiyatına kazandırılması konusunda katkıları olmuştur. Lütfi, Atayi, Sekkaki, Nobiti, Nizari gibi şairlerin eserlerini Yeni Uygur Turkcesi' ne aktardı ve yayımladı. 
   Şairin şiirlerinin çoğunu ihtiva eden Yürek Sozi (Yürek Sözü) isimli şiir kitabı Sin Jiang (Doğu Türkistan) Halk Neşriyati tarafından 1984 yılında yayımlandı. Şair, şimdiye kadar dört yüzden fazla şiir yazdı. Onun siirleri sade, duygu yüklü, canlı, kafiyeleri güçlü olan şiirlerdir. 
     Rahmetullah Cari, Uygur edebiyatının önemli şairlerinden biridir.

7 Ekim 2018 Pazar

YİLLARA CEVAP

Zaman hızlı beklemiyor,
Yıllar bu zamanin en hızlı koşucusu.
Akan sular, atan tanlar geri gelemez,
Koşucu yıllar ömrün kötü hırsızı.

Çalıp kaçıyor ardına bakmadan,
Birbirini kovalayarak, yarışarak,
Gençlik çağında bülbüller kanat cirpamadan,
Yapraklar dökülüyor buruş buruş.

Gençlik insanın delikanlı çağı,
Ancak pek de kısa onun ömrü.
Yırtılirsa takvimin bir varağı,
Gençlik gülünden düşer bir yaprak.

Yılların rüzgarı salınır, izler kaybolur,
Bu yapraksız biçare ağaç kurur gider.
Yıllar cömert, boş gelmez, bir şeyler getirir,
Kızlara kırışıklık, erkeklere sakal.

Ama yıllara sövmek olmaz.
Peki, geciversin onun yolu...
İnsanlar da zamanı boşa harcamaz,
Çölleri bostanlık yapan, insanların eli.

Yılların koynu geniş, fırsatı çok,
Dağ gibi işler yıllarla biter.
Bak, dünkü bebek minik Dursun
Dün emekleyip evet...bugün yürüyor.

                                     Lutpulla Mutellip

26 Ağustos 2018 Pazar

LUTPULLA MUTELLİP (1926-1945)

    Lutpulla Mutellip, 1926'da İli Vilayeti' nin  Nilka Nahiyesi'nde doğdu. Babası Hezim, okumuş bir kişiydi, onu küçüklüğünde "Lutup" diye adlandırırdi. Bu sebepten şair, küçüklüğünde yazdığı bütün şiirlerinde "Lutup" mahlasını kullanmıştır. Lutpulla Mutellip, 1932' de Gulca şehrindeki Tatar İlkokulunda tahsiline başladı. İlkokulu bitirdikten sonra, 1938' e kadar Rus Ortaokulunda okudu. Rus dili ve Rus edebiyatı hakkında bilgi sahibi oldu.
  1937' de şiir yazmaya, yazdıklarıni yayımlamaya basladi. Onun şiirleri İli Gazetesi ve diğer kucuk gazetelerde uzun müddet sürekli olarak yayimlandi. 1939' da Urumci eğitim fakültesine girdi. 1941 yılında Şin Jiang (Doğu Türkistan) Gazetesi'ne tayin edildi. 1943 yılında Şing Şi - Say hükümeti tarafından Aksu'ya sürüldü.  Burada Aksu Gazetesi'nde çalışmaya başladı.  Burada   Cenup Şamili (Güney Rüzgarı) adli edebiyat sayfası oluşturan şair, bu sayfada Nim Şehit, Bilal Azizi gibi vatansever sairlerin  şiirlerini yayimlamak yoluyla vatanseverlik fikrini yaymaya  calisti.
    1944 yılında yazdığı Yaşaş Üçün Küreş (Yaşamak için savaşmak),  Hiyalçan Tilek (Hayalci Dilek) adli şiirlerinde halkını savaşmaya çağırdı. Aksu' da Go Mindang' a karşı "Uckunlar İttifakı" adında bir teşkilat kurdu. Bu teşkilat,  çiftçileri silahli bir ayaklanma çıkarmak amacıyla birleştirdi. Fakat bazı hainlerin onu ele vermesi neticesinde Lutpulla Mutellip ve arkadaşları tutuklandı. 
      18 Eylül 1945 tarihinde arkadaşları ile birlikte ölüme mahkum edildi.  Lutpulla Mutellip, idam edilmeden evvel, bulunduğu hücrenin duvarına kanıyla şu iki mısrayı yazmıştır:
            Bu ken zemin men üçün boldi devzeh,
            Yaş gülimni hasan kildi mangır ebleh.

             (Bu geniş topraklar benim için oldu cehennem,
              Genç gülümü hazan etti hunhar düşman.)






2 Ağustos 2018 Perşembe

Vatan İçin

Vatan yüreğin ve ciğerin senin,
Vatan için kaygılandırıyor, vatan için gül,
Vatan için damla damla aksın kanin,
vatan için kanlı savaşta ölmek bahttir.

Diktir dağları, güldür bahçeleri, bahardir çağları,
Şehir, köy ve bozkirlarinin altındır toprakları.
Senin hayat terazindir, vadi ve tarlaları,
Sana semsiyedir her bir yaprağı.

Vatan için dökülen kan asla soğumaz, ve
Vatan için bastığın yere asla kir konmaz.
Vatan için savaşan halk asla yenilmez,
Vatan için kurban olanlar ebediyen ölmez.

                                           Bilal Azizi

31 Temmuz 2018 Salı

BİLAL AZİZİ (1921-1945)

    1921 yılında, Hotan'in İlci Nahiyesi'nde doğan Bilal Azizi, kısa yaşamına çok fazla eser sığdırmış bir şairdir. 
    Okuma çağına gelince dini okula kaydolup orda eğitim gördü. Burda küçük yaşta Nevai, Lütfi, Nobiti'nin eserleriyle tanıştı. Klasik eserlerin çoğunu okudu ve bu eserlerden etkilendi. 
    1936'dan itibaren Hotan Gazetesi'nde yazmaya başladı. Şair, gazetede çalıştığı süre içinde çok sayıda ve güzel şiirler yazdı. O yıllarda yazdığı şiirlerde birlik ve beraberlik, eğitim, işgalcilere karşı mücadele etme konularını işlemiştir.
    Şairin BİRLİK (BİRLİK), MEKTEP (Mektep), MAARİP BİLEN (Eğitimle), ANA BİLEN KİZ (Ana ile Kız), URUS BİLEN (Savaşla), GUZEL SİN JİANG (Güzel Doğu Türkistan), DUSMAN NEME kılmak için (Düşman ne yapmak istiyor)... adli siirleri en güzel şiirleridir. 
     Bilal Azizi, 1942'de Urumci'ye gelir ve ünlü şair Mutellip ile tanışır. Birlikte mücadeleye devam ederler. Halkı Çin işgalcilerine karşı mücadeleye davet eden şiirler yazar. 
     1943'te Urumci'de Çinli terörü başlar. Çok sayıda Uygur Türkü, aydın ve yazarı hapse atilir ya da öldürülür. 1943'un  sonunda Bilal Azizi de Aksu Vilayeti'ne sürgün edilir. Aksu'ya gittikten sonra mücadelesini yine sürdürür. 
      Burada insanları uyandıran Kongul (Gönül), Mart Samiliga Hitap (Mart Rüzgarına Hitap) gibi güzel şiirler yazıp yayımlar. 1945 yılının mayıs ayında hapse atılır ve aynı yılin eylülünde milliyetçi Çin hükümeti tarafından öldürülür.
     Vatansever şairimiz Bilal Azizi' nin şiirleri ve adı tarih sayfalarınızda hiç silinmeyecektir. 

28 Temmuz 2018 Cumartesi

OKULA

Vücudun yaprak, titreyip durdu.
Yüreğim dertli, rahat sokmadi.
Çünkü ey yari senin halini,
Gördü ayrılıkta, gonca çağini.

Boyun nazik, güzel ve zarif,
Hareketlerin afacan, yapar cilve,
Saçların uzun, her zaman dalgalanir,
Kara kaslarin her tarafa çırpınır.

Gözlerin tutsak, cevheri yanak,
Ay bile çekinir, yüzün çok beyaz.
Ama bilgisiz, cahilligin kulu,
Bülbül konmayan kokusuz bir güldür.

Hoş, kokulu kokusu nerede çiçeğinin,
Var mı kıymeti geçiş gününün?
Düşün ey kızkardeş bilgisizlik kötü,
Eğer okumazsan ağlatır zaman.

Dinle sokağı, dostların geçerler, 
Gönülleri aydınlık, okula giderler.
Öğrenip onları hayat yolunu,
Yetiştirmek istiyorlar ya umut çiçeğini.

Sen hemen onları örnek alıp
Gecikmeden yol al, sevgili okula.

                                                     Turgun Almas

15 Temmuz 2018 Pazar

Turgun ALMAS (1924-)

Turgun Almas hem bir tarihçi hem de bir şairdir. 1924'te Kaşgar Tokkuzak nahiyesinde doğmuştur. Fakir bir ailenin çocuğudur. İlkokulu kendi şehrinde okuduktan sonra 1939' da babasıyla Gulca' ya göç etti. Sonrasında Gulca' dan Urumçi' ye gelerek öğretmen okulunda tahsil görmeye başladı. Kayıtmaymiz yani Dönemeyeceğiz adlı ilk şiiri 1940'ta yayımlandı. 1942'de öğretmen okulunu bitirdikten sonra Karaşehir'e tayin edildi. 1943 yılında Çin hükümeti onu milliyetçilikle suçladı ve hapse attı. 1945 yılında hapisten çıktı ve kendi şehri Kaşgar' a döndü. İlkokul öğretmeni olarak işe başladı. Sonrasında bir öğretmen okuluna müdür olarak atandı. 
Bu dönemde Mektepke (Okula), Ömringge Bak (Ömrüne Bak), Ümitlik Hiyallar (Umutlu Hayaller) adlı şiirleriyle halkını Çin baskısına karşı savaşmaya çağırdı. Özellikle Mektepke şiiri çok beğenildi. 
1947'de Turgun Almas ve arkadaşlarının katılımıyla Kaşgar' da büyük bir gösteri düzenlendi. 1947'de hükümete muhalefet etmek suçuyla tutuklandı. Kaşgar Yenişehir'de askeri cezaevine konulan şair burada çok büyük işkenceler gördü. Turgun Almas, bu işkencelere boyun eğmedi ve şiirlerini yazmayı sürdürdü. Kamuoyunun baskısı neticesinde 8 Nisan 1948'de şair serbest bırakıldı.  Aynı yılın ağustos ayında Gulca'daki Elma adlı gazetede çalıştı. Sonra Urumçi'ye gidip Şin Jiang Edebiyat Sanatı dergisinde çalışmaya başladı.
   1945'ten beri yazdığı şiirler, 1957' de Pekin Milliyetler Neşriyatı tarafından Tarin Şamalları (Tarım Rüzgarları) yayımlandı. 1982'de Kaşgar Uygur Neşriyatı tarafından Tang Seher (Tan Seher) adlı şiir kitabı yayımlandı. Şairin bazı eserleri İngilizce, Rusça, Çince, Türkçe ve diğer kardeş Türk lehçelerine aktarıldı. 
Şairin şiirlerinin en büyük özelliği, lirik ve epik görüşlerin bir araya getirilmesi, kullandığı dilin sade, canlı ve öz Uygur Türkçesi olmasıdır.

10 Temmuz 2018 Salı

Esarette Kalanlara / Nim Şehit

Gözünü aç, savaş devri geçti, savaş şimdi cananın
Demek ki savaşla geldi yürekteki derde dermanın.

Uzun yıllar karanlık duman altında şikayet ettin,
Açık ki koyikapa gidecektir bütün şeytanların.

Aklında mı? Din budur diye Senmincuci' ye baş eğip
Ona bahşettiğin şiirin, makalen, bütün yazdıkların.

Eğer yanılıp vatanın, milletin hakkında söz söylersen,
Şüphe yok yedi yıl zindanda yatmaktır akıbetin.

Aydın diye tanınan ister gençlerin ister çiftçilerin.
Hain damgasıyla bozuldu lalelerin, reyhanların.

Namaz yerine her gün iki defa heykel önünde  yemin ettin,
Aklından çıkmamıştır, uğursuz heykelin huzurunda durduğun.

İyice bak üç yüz altmış gün durmadan çalışırsın,
Yine sonunda boş kalmıştır elin, cebin ve cüzdanın.

Teşekkür edersin binlerce kere, bir oğlun olduğunda,
Sakın unutma! Ona vergi vermek için doğmuştur kızın ve oğlun.

Sana mahkumiyeti Hak ezelden beri kader mi yaptı?
Ona armağan mı edildi guzelliğin, gençliğin ve hürriyetin?

İyice tasvir etmeye o melunların zulmünü birer birer,
Yazmayla bitmez ne kadar olursa olsun ilmin, irfanın.

Ezelden bu yana akıbetin bu haram hayat sana mı özgü?
Saadet mi cehennem işlerine verdiğin vergin?

Bundan bir yıl önce "uyanın" diye bir ses geldi 
 Neden hala gaflettesin, yok ki vicdanın.

Gönlünde korkudan başka özelliklerin de var ya? 
Kalk, bir silkinip bak, kalmasın gönlünde arzun.

Bütün memleket " hürriyet" diyor, hala gaflette uyuyor musun?
Ölümden korkma asla, mükemmel ise imanın.

Hala daha " armut piş, ağzıma düş" demen ayıp,
Nereye gitti uzun yıllar boyunca biriktirdiğin ve kazandığın?

Kaldır başını gafletten, bak her yana!
Gönülde dileneni yap şimdi geldi devranın.

Vatandan sana emir Nim Şehit' in kalemiyle,
Kabul edersen sana teşekkür eder her solukta imanın.

Koyikap: Rivayetlerde geçen, Kaf Dağı' nın içinde bulunduğuna inanulan mağara.
Senmincuyi: Çin milliyetçiliği, halk egemenliği.
Bütün  Çin ve Doğu Türkistan' da 1970' li yılların sonuna kadar sabah, akşam günde iki kez Mao' nun heykelinin önünde yemin etmek zorunluydu.


7 Temmuz 2018 Cumartesi

Dilber

Sazımı doya doya çalasım gelir,
Her zaman yıllar içinde.
Sevme zamanını dilber bilir,
Savaş yapmak kimin omuzunda?

Bahar geldiğinde güler güneş,
O zaman devir de adaletli olur.
Kara kışta aksa gözden yaş,
Sevgi yolunda sen cesur ol.

Bahar bulmak zordur dildar,
Azim nehri...ben feryat ettim.
Atan tanlardan oluşur yıllar,
Mücadele eden unutulmaz Ferhat!

Yüksek dağlarım, güzel bağlarım,
Bahar güldüğünde sana vereceğim haber.
O zaman kendin memnun olacaksın,
Huzur bulacaksın sevinip dilber.

                                    Elkem ETHEM

9 Şubat 2018 Cuma

Elkem ETHEM

Elkem Ethem, 22 Ağustos 1922'de Gulca nahiyesinin Hudyar Yüzü köyünde, bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak doğdu.
Çocukluk dönemi Çin zulmünün zirveye ulaştığı dönemlerde geçti. Çocuk yaşında tarlalarda çalıştı. İhtiyarların anlattığı halk hikayeleri, kahramanlık destanları, tarihi hikayeler gibi anlatıları severek dinledi.
1937'de bir okulda işçi olarak çalışmaya başladı. Gündüzleri ağır işlerde çalışırken geceleri de kendi çabasıyla okuma yazma öğrendi.  1939 yılında Ülkelik Darulmuelemin yani öğretmen okulunda okumaya başladı. Eğitimi sırasında Lütpulla Mutellip ve Bilal Ezizi gibi meşhur şairlerle tanıştı.
1942 yılında okulu bitirdikten sonra Gulca'da öğretmen olarak çalışmaya başladı. Bu yıllarda Doğu Türkistan'da patlak veren Üç Vilayet Savaşında aktif olarak bulundu. Hürriyet savaşını destekledi. Bu mücadeleler sırasında Öçmes Tilekler (Silinmez Dilekler), Dilber, Vede (Vaad), Arman (Ülkü), Keşker Kızı, (Kaşgar Kızı) gibi pek çok şiir yazarak Uygurlar' ın sesi oldu.
1947'de dönemin Doğu Türkistan Cumhurbaşkanı Ahmetcan Kasimi'nin güney gezisine gazeteci olarak katıldı. Bu geziden döndükten sonra ise Cenup Eslimileri yani Güney İzlenimleri isimli eserini kaleme aldı. 1950 sonrasında İli Gazetesi'nde başyazar olarak çalıştı. Çin Yazarlar Birliği Doğu Türkistan Şubesi başkanlığı görevini yerine getirdi.
Şair Elkem Ethem'in 1940 ve 1950 yılları arasında yazmış olduğu Ümid Dolkunliri (Umut Dalgaları) adında üçüncü şiir kitabı basıldı. 


9 Ocak 2018 Salı

YARİME

Turnalardan mektup geldi, elime aldım sağlam,
Eğer dünyada olursam sana geleceğim.

.....

Her yazdığın mektupta dostları rahat eder.
Bil, bizi bekle, ben ve dostlarım beraber geleceğiz.

Sen orada gözlerinden yaş akıtarak bizi hatırlarsın,
Sen her zaman aklımdasın, aklımdan gitmedin.

Can ı gönlümle aşığım sana, biz ayrılamayız,
Senin için cefa çeksem, hiç yakınmam.

Sabahın ışığıyla ben gelirim sevgilim,
Yolun ortasında buluşalım, sen de gel sevgilim.

Aklım bu başımdan uçtu, ey peri ne yapayım,
Ayrılık ateşinde yandı bu yürek, ne yapayım?

Kurtların yüzünden koyunlar hiç rahat etmedi,
Tilkilerin niyetine rağmen bülbüller tuzağa düşmedi.

Seni bir kere görmek için gözlerimden yaş akar.
Beni ayartmak için başka " maşuk" göz kırpıyor.

Ona gönül vermeden sadece işaret veriyorum,
O çok kişileri kandırdığı için dövesim gelir.

.....

Aşkı için yanmazsa hiç kimse ona maşuk demez.
Maşuğuna gitmezse hiç kimse ona aşık demez.

                                      İbrahim TURDİ

8 Ocak 2018 Pazartesi

İbrahim TURDİ (1914-1971)

     1914'te Artuş nahiyesinde doğan İbrahim Turdi, Yeni Uygur Edebiyatı'nın realist şairlerinden biridir. 
    Bir esnaf çocuğu olarak doğan şair, çocukluk yıllarını ailesinin yanında dini eğitim alarak geçirdi.
1935'te Özbekistan'a tahsil için gitti. 1938'de Semerkant Tarım Teknik Okulunu bitirdikten sonra memleketine döndü ve eğitim alanında çalışmaya başladı.
Vatanseverliği sebebiyle milliyetçi Çin hükümeti tarafından hapse atılan şair, hapisten çıktıktan sonra 1947'de Çin'e karşı başlatılan "Üç Vilayet İnkılabı" na katıldı. 1958'den itibaren Çin' de yürütülen "Sol" siyasetin zararına uğradı. 1971 yılının Mayıs ayında vefat etti.
İbrahim Turdi, 1945'te yazmaya başladı ve ölümüne kadar da Uygurlar'ın yaşadığı acıyı ve halkını okumaya davet eden pek çok şiir yazdı.

7 Ocak 2018 Pazar

GAZEL

Vatan için çekilen azabı,
Padişahlık tahtına kıyaslamak gerek.
Halk için çekilen gam,
Bin yıllık huzur için yeterli.
Halkın mutluluğunu düşün ey Ziya,
Ağlarsa ağlayıp gülerse gülmek gerek.

1 Ekim 2017 Pazar

Ahmet Ziyai (1913-1989)

Ahmet Ziyai, 1913'te Yengi şehir nahiyesinin Hanerik ilçesinde doğdu. Babası Mollahun Hacı, Mekke ve Medine'de on iki sene tahsil görmüş, zamanın büyük alimlerinden biridir. Çocukluğundan itibaren babasının yanında okuyan Ahmet Ziyai, Türk lehçelerini ve diğer dilleri iyi bir şekilde öğrendi. 
1915' in Kasım ayında Yeni Hayat Gazetesinde çalışmaya başladı. Ahmet Ziyai'nin bundan sonraki yirmi yılı zorluklar içerisinde geçti. 1980 yılı Nisan ayında, Şın Jiang  (Doğu Türkistan) Sosyal Bilimler Akademisinde çalışmaya başladı. 
Daha on yaşındayken şiirle tanışan şair Ahmet Ziyai, Gül ve Bülbül adlı destanı Farsça olarak yazdı. Şair, 1939 yılında Rabiye ile Seyidin destanını yazmaya başladığında tutuklandı ve hapse atıldı. 
1947' de Kaşgar Gazetesi yayımevinde Tozimas Çiçekler (Dağılmaz Çiçekler), Ladah Yolida Karvan (Ladah Yolunda Kervan), Vicdan ve Muhakime isimli kitaplarının art arda yayımlanması Uygur Edebiyatı'nda çok mühim bir olay olmuştur.
Çin hükümeti tarafından uzun seneler boyunca eser yazması yasaklanan şair, 1980' den sonra tekrar yazmaya başladı. 1984' te Ekim ayında Rabiye ile Seyidin'in mezarını ziyaret etti. Köylerdeki yaşlı insanlardan derlemeler yapıp Rabiye ile Seyidin isimli şiirsel romanını yazdı. Romanda 19.  yüzyılın 30'lu yıllarında Kaşgar Yanişehir'e bağlı Kökçi ilçesi Subhanallah köyünde iki gencin yaşadığı trajik aşk hikayesini anlatmıştır. 
Şairin eserleri Yeni Uygur Edebiyatı'nda önemli bir yere sahiptir.

18 Eylül 2017 Pazartesi

Nasıl Devir Bu

Şin jang gençleri nasıl devir bu?
Gafletin yok olduğu okuma devri bu.

Bütün milletlerin kültüre,
Büyük büyük adımlar atma devri bu.

Eğitimin parlak nurunu saçarak,
Bütün halkın gözünü açtığı devir bu.

Karanlığa karşı vatan evlatlarının,
Birbirine kenetlendiği birlik devri bu.

Adalet şimdi tahtını kurar,
Bütün milletlerin nurlu devri bu.

Yüksek amacı gerçekleştirmek için
Azadlık için adım atma devri bu.

Ey kızlar, oğullar okuyalım yorulmadan,
Vaatler veren özgür devir bu.
   
                                                 Kurban Emin

11 Eylül 2017 Pazartesi

Olmaz / Kurban Emin

Vatanını seven kişi asla cihanda horlanmaz.
Temeli sağlam atıldığında binası                                                                  darmadağın olmaz.

Vatan, halk için canı feda etmek herkes için                                                                   şereftir.
Vatan hizmetinden daha ulu iş yoktur.

Hastalıkları düzeltip illetleri yok                                                                                ettiğimizde 
Kurtardığımızda devleti dünya kimseye                                                                dar gelmez.

Vatan, halkın isteğidir, iyi bil!
Hurafeyle gafillik gelişmenin sloganı                                                                              olmaz.

Kendi menfaatinden vazgeç, vatanın                                                                menfaatine bak.
Ama biri ülkesine kötülük yapsa halkı ona                                                                yar olmaz.

Fakat vatan ve halkın için sadık olursan,
Fakirlik senin için utanılacak bir şey                                                                               değildir.

Sayısız  mal ve mülküne güvenme,                                                                          böbürlenme!
Vatan ve halkın için yaptığın hizmet boşa                                                                        gitmez.

Gençlik çağı ganimettir, aziz ömrün de                                                                     değerlidir.
Sakalın kar gibi ağardığında hiç gücün                                                                         kalmaz.

Boynu bükük bu afacan Erkin büyük halkı                                                                 selamlar.
Kış gitmedikçe hiçbir gülistana bahar                                                                              gelmez.

(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi' ne 
aktarmadır.)

8 Eylül 2017 Cuma

Kurban Emin

Kurban Emin 1914' te Kaşgar kentinin Töre Yavag mahallesinde küçük bir tüccar ailesi içerisinde doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Kaşgar' da tamamladı. 1930 yılında Urumçi Öğretmen Okulu' na başladı. 1937' de Kaşgar Gazetesinde ilk şiiri yayımlanan şair, Çin Milliyetçi Partisi'nin uygulamalarına karşı çıktı. Şair Şoh ve Erkin gibi mahlaslarla Kandak Devir Bu (Nasıl Bir Devir Bu) Alga Bas, Yaşlar (İlerleyin Gençler), Vakit Altun (Vakit Altın), Kökle Şair (Yeşer Şair) isimli kahramanlık şiirlerini yayımladı. Zulmü, baskıyı ve halkın özgürlük arzusunu dile getirdi. 
 Kurban Emin, şiir haricinde çok sayıda hikaye, sahne eseri ve bilimsel makale yazdı. Gülkiz, İbret isimli hikayeleri, Aşnamga Deşnem (Sevgilime Fırça), Kayniganda Ohşaydu (Kaynadığında Tatlı Olur) adlı sahne eserleri beğenilen eserlerdendir.
Şair Kurban Emin'in, 1978' de Şin Jiang (Doğu Türkistan) Halk Neşriyatı tarafından Tarım Gunçiliri (Tarım Goncaları), 1982' de Pekin Merkezi Milletler Neşriyatı tarafından da  Keşker Avazi (Kaşgar'ın Sesi) adlı şiir kitapları yayımlandı. Kurban Emin'in çok sayıda şiiri Korece, Moğolca ve Çince'ye tercüme edildi.

1 Eylül 2017 Cuma

Dostlar

Hiç "hakikat" yok desem,
İnanmazdı yakın dostlar.
Neler görmedi işte,
Bugün zindanda mahpuslar!

Kesildi dil, kulak, ayak ve el,
Beden zincirle bağlandı.
Sedef gibi temiz, duru tenler,
Pisliklerle pislendi. 

Kesildi milyonlarca baş,
Haksız yere döküldü kanlar!
Dünya halkına dağıldı,
Bu dünyada iftira.

Ey kardeşler çevreye bakın,
Bütün yola tuzak yerleştirildi.
Bu zulmetli hayat bize 
Uzaklaştıkça uzadı.

Hepimiz birlik kurmadan,
Ezildik bunca kul olduk.
Siyasetin pazarında,
Satıldık, iyi para ettik.

Olalım dostlarım çabuk,
Karşı çıkalım zulme!
Bulalım iyi bir yol,
Rastlamadan ağır derde.
         
                      İbrahim Noruz

30 Ağustos 2017 Çarşamba

İbrahim Noruz (1911-1960)

İbrahim Noruz, 1911'de Yarkent'te doğdu. Kazakistan'dan Gulca'nın Baytokay köyüne 1930'da yerleşerek tarımla uğraşmaya başlar. İbrahim Noruz'un çocukluğu fakirlik içinde geçer. Sonra Yedisu'ya göç eder ama orada da fakirlik peşini bırakmaz. Şair'in babası Noruz Baki, Yedisu'da vefat eder. İbrahim Noruz, 1931'de yazmaya başlar. Şiirlerinde eşitlik, adalet, birlik beraberlik ve hürriyete kavuşma arzularını ifade eder. 
Bu konularda çok sayıda masal, destan gibi eserler de kaleme almış olan şair, 1941'den itibaren de sahne eserleri yazmaya başlar. Nozugum (Naziğim), Helk Ahidin Nur  (Halk Feryadından Işık), Hevp Yalkuni (Tehlike Kıvılcımı), Gülemhan gibi pekçok tiyatro eseri yazar. 
İbrahim Noruz'un eserlerinden demokratik, vatansever düşüncede olduğu kolayca anlaşılabilir. Onun şiirlerinde siyasi olaylardan kişisel olaylara, toplumsal ahlaktan bireylerin şahsiyetlerine kadar çeşitli konular yer bulur. İbrahim Noruz'un eserleri okunduğunda 1930' lardan 1960'lı yıllara kadar olan tarihsel olaylar kolayca görülür. Şair İbrahim Noruz'un Yeni Uygur Edebiyatı' na olan hizmetleri büyüktür.
İbrahim Noruz, 1960 yılında vefat etmiştir.

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Nim Şehit (1906-1972)

Asıl adı Armiya İli Sayrami olan Nim Şehit, 1906'da Aksu vilayetinin fakir bir köyünde doğdu. Fakir bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. 1920-30 arasında Bay ve Kuça şehirlerindeki medreselerde tahsil gördü. Nevai, Sekkaki, Lütfi, Zelili, Abdurrehim Nizari gibi klasik şairlerin eserlerini okudu. Medreseyi bitirdi. Sonrasında 1931 yılında tahsil için Kaşgar'a gitti. Şair Nim Şehit'in Kaşgar'da bulunduğu bu dönem, İngiltere, İsveç ve Rusya'dan gelen misyonerlerin Brahmanizm propagandası yaptıkları dönemdir. Bu propagandaları etkisiz hale getirmek için şair, Madar Ezem (Büyük Barıştırma) adlı şiir kitabını ve Enver Rul Huda (Doğru Yol Nurları) adlı destanını yayımladı. 
1933'te Kaşgar kentinde patlak veren Çiftçiler İsyanı'na katılan ve bu isyanda yaralanan şaire söylenen Nim Şehit (Yarı Şehit) sözü, şairin edebi mahlası olarak kaldı. Merkezi Kaşgar'da bulunan ve halkı aydınlatıcı faaliyetler içerisinde olan Akartış Uyuşması adlı derneğin çıkardığı Aksu Uçıra gazetesinde, başyazarlık vazifesi yürüttü.  Bu dönemde Ming Öy, Ferhat ile Şirin gibi halk hikayelerini derleyip bu gazetede yayımladı. Daha sonra ise Armiya vilayetindeki destan ve rivayetleri topladı. Leyla ile Mecnun operasını sahneye koydu. Şair Nim Şehit, bu dönemde akciğer kanserine ve bir zihin hastalığına yakalandı. 
1944'te çıkan Üç Vilayet İnkılabı esnasında Milli Ordu'ya katıldı. Burada propaganda ve kültür faaliyetlerini yürüttü. Ayrıca Milli Ordu içerisindeki Tarih Araştırmaları Bölümü'nde çalıştı. Yaşayan halk kahramanları ve olayların görgü tanıklarıyla röportajlar yaptı ve bölgedeki mücadeleler hakkında pekçok malzeme topladı. Bütün bunları yaparken de devamlı olarak şiirler yazdı; vatanseverlik ruhunu canlı tutmaya çalıştı. Yusuf ile Züleyha 1500 dörtlükten meydana gelen Gör Agzidin Yanganda (Mezar Başında Dönüldüğünde) adlı şiir tarzındaki romanını yazan Nim Şehit, son zamanlarında 300 kadar rubai de yazdı. Bazı şiirleri şunlardır: Esarette Turup Kalganlarga Hitap (Esaret Altındakilere Hitap), Aldida (Önünde), Veten Muhebbiti (Vatan Sevgisi), Oygan (Uyan) ve Kabridin Avaz (Mezardan Gelen Ses).
Şair Nim Şehit, 1972'de vefat etti.  Vatan haini ilan edilmiş olan şairin itibarı, o öldükten sonra 1979'da iade edildi.

17 Ağustos 2017 Perşembe

Uyan Vatan Ehli


Uyan vatan ehli, biz de şad olalım.
İlim ve irfan yolu için şimdi kurban olalım.

Nice yıllar uyuduk, gündüzdü karanlık,
Açılıp irfan yolu, karanlık dolu aydınlık.

Tutuşup el ele mutlu olalım.
Ey vatan evladı şimdi uykudan gözünü aç!

İlim ve irfan nuru al, milletin başına saç,
Öz be öz yurdumuza biz de sultan olalım!
       
                                       Mehmet Ali Tohtacı

(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

15 Ağustos 2017 Salı

Mehmet Ali Tohtacı (1901-1936)

Büyük şair, Mehmet Ali Tohtacı, 1901'de Atuş nahiyesinin Boyamet köyünde doğdu. Mehmet Ali Tohtacı'nın babası doktordu. Belki de bu sebeple 1914' te pozitif bilimlerin okutulduğu bir okula başladı.
Küçüklüğünden itibaren edebiyat ve sanata ilgisi yoğun olan Mehmet Ali Tohtacı, şiir yazmayı, şarkı söylemeyi ve entrüman çalmayı seviyordu. Bu edebiyat ve sanata olan yoğun ilgisi neticesinde Uygur Klasik Edebiyatı' nı ve Uygur Halk Edebiyatı' nı iyi bir şekilde öğrendi. 
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı 1920 yılında geçimini sağlayabilmek için Doğu Türkistan'ın kuzeyindeki Boritala,Gulca gibi bölgelere giderek buralarda halkın cehaletini ve dertlerini yakından gördü. Böylece kendi halkına büyük bir sevgi beslemeye başladı. 1924' te Çöçek şehrine gittiğinde vatansever alim Abdülkadir Damolla'nın Kaşgar'da suikastle gizlice öldürüldüğünü öğrendi. Bu öfkeyle OKUDU AŞTI (Okudu Geçti) adlı şiirini yazdı.
Bu şiirden sonra devamlı şiir yazar oldu. 1933' te yazdığı BİZ MUELLİM (Biz Öğretmeniz) isimli şiiri, Doğu Türkistan' da şarkı olarak söylenmeye başlandı. Yazdığı bir diğer şiir UYANIN VATAN EHLİ şiiri de Çinli yöneticilerin Uygurları cahilleştirme siyasetine karşı çıkarak günden güne ezilmekte olan halka mutluluk yolunu gösterdi. Şair, Kün Tugdi (Güneş Doğdu) adlı şiirinde ise halkın çalışarak savaşması neticesinde, güzel günlere daha da yaklaşıldığını söylemektedir.
Şair Mehmet Ali Tohtacı'nın şiirlerinin çoğunun konusu vatandır. Altun Ülke (Altın Ülke), Azatlik Yolida (Kurtuluş Yolunda), Biz Veten Yaşliri ( Biz Vatan Gençleri), Mübarek Veten (Mübarek Vatan) gibi şiirleri vatan hakkında yazılmış olup bu şiirlerde Şing-Şi Say yönetiminin gerçek yüzü ortaya konmakta ve halk vatan için, özgürlük için, yeni yerli medeniyet dönemini başlatmak için mücadeleye davet edilmektedir.
Temmuz 1936'da tutuklanan şair kısa bir müddet sonra Kaşgar'daki Yarvah Cezaevi'ne götürüldü ve daha 36 yaşında iken hücresi ateşe verilerek öldürüldü. Hücresinin duvarına pekçok şiir yazmıştı. Bu şiirlerden biri şöyledir:
Bülbüller esir oldu,
  Yurdu buladı karga.
Kim olursa vatansever,
Bir gün asılır darağacına.

10 Ağustos 2017 Perşembe

UYAN

Ey fakir Uygur, uyan uykun yeter,
Sende mal yok, şimdi gitse can gider.
Bu ölümden kendini kurtarmazsan,
Ah! Senin halin nice, halin nice...

Hala vücudun cansıza benziyor.
Ölümden hiçbir korku duymuyor musun?
Bağırsam bile kımıldamadan yatıyorsun,
Uyanmadan öyle ölecek misin?

Gözünü iyice açıp etrafa bak,
Kendi geleceğin hakkında iyi düşün.
Giderse elinden bu ganimet fırsatı,
Gelecekte işin zor, işin zor.

Açtım gönlümü sana ey Uygurum,
Cephe arkadaşım, can kardeşim!
Yardım edip uyandırsam seni,
Ne oldun, neden hiç anlamıyorsun?

Gelecekte bir gün pişman olursun,
Bu sözün anlamını ileride anlarsın.
Ah! Desen, bu fırsatı bir daha yakalayamazsın,
Anlarsın o zaman Uygur kelimesini.
                                               
                                                Abdülhalik Uygur

(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Abdülhalik Uygur (1901-1933)

Abdülhalik Abdurrahmanoğlu Uygur, 9 Şubat 1901'de Doğu Türkistan'ın Turfan şehrinde, bir tüccar ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Okuma ve yazmayı daha beş yaşındayken alim bir insan olan babasından öğrenen şair, on iki yaşına gelince de dini eğitim veren okullarda Arapça ve Farsça'yı öğrendi. Böylece daha küçük yaşlardayken Uygur klasiklerini okumaya ve şiirler yazmaya başladı. 1916'da Rusya'ya gitti ve Rusça öğrendi. Rusya'dan döndükten sonra Turfan'da Çince eğitim veren bir okulda tahsil hayatına devam etti.
Şair, 1923'te ikinci kez eski Sovyetler'e tahsil için gitti. Burada kaldığı üç yıl boyunca diğer Türk cumhuriyetlerinin edebiyatlarıyla yakından ilgilenme fırsatı buldu. 
1926'da yurda döndükten sonra halkı bilinçlendirmek niyetiyle dergi ve gazete çıkarmak istedi. Ama o dönemin Yang Zeng Şing hükümeti buna müsaade etmedi. 1927'de şair, Turfan'da ilk çağdaş okulu açtı. 1928'de Yenişehir Aksaray'da Hürriyet Mektebi'ni yaptırdı. Kona Şehir Nenming'de de bir okul yaptırdı. Böylece o dönemde Doğu Türkistan'da hüküm süren cehalete karşı savaş başlatmış oldu. Bağımsızlık savaşının bilimle kazanılacağını halka anlatmaya çalışmış bu çalışmaları kısa zamanda halkın özgürlüğe kavuşma inancını arttırmıştır. Bu dönemde şair Har (Yorul), Gazep ve Zar (Nefret ve Feryat), Eçil (Açıl), Üzülmes Ümid (Kesilmez Umut), Köngül Hahişi (Gönül Arzusu) gibi şiirletinde vatanseverliğini çekinmeden ifade etmiştir.
1932 Aralık ayında Turfan'da Çiftçiler Ayaklanması patlak verdi. Şair de bu hareketin önde gelen destekçilerindendi. Lenet Sanga Zalimler gibi kahramanlık şiirleriyle bu halk ayaklanmasının galibiyetini övmüş diğer yandan da halkı yılmadan savaşmaya çağırmıştır. Bu eserleriyle şair Çin hükümetini rahatsız etmeye başlamıştır. 1933'ün başlarında on iki arkadaşıyla birlikte Şing Şisay tarafından yakalatılarak hapse attırılmış ve aynı yıl 13 Mart'ta Turfan'da öldürülmüştür. İdam sehpasında "Yaşasın Özgürlük! Yaşasın Azadlık!" diye bağırarak kendini vatanının bağımsızlığına adamış bir şair olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Şair, şiirlerinde güçlü milli duygulara yer vermiş, Yeni Uygur Edebiyatı ile Klasik Dönem Uygur Edebiyatı'nı birbirine bağlayan önemli şiirlerini bize bırakmıştır.

3 Ağustos 2017 Perşembe

Vatan Sevgisi

Ciğer paresi, yürek paresi sıkıldı bedendeki                                                                     canım
Vatan derdi ve gamıyla ölsem yoktur arzum
Vatanım,milletim için bugün her türlü cefa                                                                     çeksem
Bilirim baht ve ikbalim şerefli, fahri                                                                              ünvanım
Deriha yurdumuzu başkaları zorla işgal                                                                         edince
Yüreğim, bağrım yanıp kanım kaynar                                                                             canım
Büyük tarihim, özgür milletim köleliğe                                                                      düşünce
Ancak dayanamayarak için için yanmakta                                                               her yanım
Dönüp başım, akıp gözyaşım, çöküp ruhum                                                      kırılıp gönlüm
Gömüldüm kaygı ve gamlara, yetişmeden                                                  çare ve dermanım
Aradım, kararsız kaldım, ancak olmadım                                                                     ümitsiz
Sebep ülkem, geçicidir bu ezilmişliğim,                                                               sıkılmışlığım
Hedefime ulaşacağıma inancım çok büyük                                                                     çünkü
Deyince özgürlük için, nice aynı                                                                              dilektekiler
                                 feda ederler kendilerini
Kalkın ey Türk erleri, ar ve namusunu                                                             kayıbetmeden
Kurtul, silkin gözünü aç evladım, Turanım
Oğuzhan büyük atamdır, Efrasiyab Atilla                                                                Buğralar
Nerededir mavi tuğlarım diyerek göğe                                                 ulaştı ahım, feryadım
Büyük altın, gümüş ordunun kurulduğu                                                                  dönemde,
Kucaklayarak kalktığımda, aksa bile başka                       bir arzum yoktur kırmızı kanım
Sakalım saçım kırmızı kana boyanmadan                                                                  ölürsem
Kapanmadan gözüm gönlümde kalır                                                      hasretim ve arzum
Kavuşmak hürlüğe dürüst mücadele ile
Esaretten vatanı milleti kurtarmak benim                                                                şanımdır.
Ulu Tanrım, büyük Turanımızı eski                                                               durumuna getir
Akıtın akan suyu meziyetiyle Rahman'ın
Arzu ve dileklerim vatan ve millete                                               özgürlük, bağımsızlıktır.
Sen biliyorsun, benim vatan ve milletim                                                       için sızladığımı
Ben kulunuzun hürmetine ya Rabbi kabul                                                               et duamı
Bana acı her zorluğumu kolay et
Vatanı sevmek hak dini İslam'ın şiarıdır.
Azizi der ki vatan ve tarih imanımdır.
                         
                              Abdülaziz Maksum Azizi
 
(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

1 Ağustos 2017 Salı

Abdulaziz Maksum Azizi (1894-1982)

Yenilikçi Uygur şairlerinden biri olan Abdulaziz Maksum Azizi, Kaşgar şehrinin Artuş nahiyesinde doğdu. Babası Çağdaş Uygur eğitim sisteminin temellerini atan alimlerden Abdülkadir Abdülvaris Azizi'dir.
İlkokul döneminde hem babası hem de başka hocalar tarafından eğitildi. Arapça ve Farsça'yı öğrendi. Babası daha sonra Abdülaziz Maksum Azizi'yi Hindistan'a medrese tahsili için gönderdi.
1920'li yıllarda şair üniversite tahsili için Hindistan'da yaşadı. Bu talebelik yıllarında Hindistan halkının İngiliz sömürgeciliğine karşı başlattıkları harekete aktif olarak katıldı. Şair, Hindistan halkının yanında yer alarak emperyalizme karşı cephede durdu ve bağımsızlığı, özgürlüğü savundu.
1923 yılında Hindistan'da iken acı bir haberle Doğu Türkistan'a döndü. Babası Abdülkadir Abdülvaris Azizi, Çin baskıcı hükümeti ve satılmış yerli uşakların planladığı bir suikast ile öldürülmüştü. Babasının katillerini bulup hemen cezalandırılmaları için girişimlerde bulunmasına rağmen engellenmeler yüzünden bir netice alamadı.
1920'den itibaren şiirler yazan Abdülaziz Maksum Azizi, babasının mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmiş, Doğu Türkistan'ın bağımsız ve hür olması için çalışmıştır. Ömrünü vatanına adamış; bu yolda pekçok baskı ve zorluklarla karşılaşmıştır. Vatansever şairin en büyük amacı; Doğu Türkistan'ın bağımsız, milletinin hür, ülkesinin de dünyanın gelişmiş ülkelerinden biri olmasıydı.
Şair Abdülaziz Maksum Azizi, kırk yıldan fazla bir zaman, hapishanede Doğu Türkistan'ın hürriyeti için çalışmanın cezasını çekti. Çünkü Çin Komünist Partisi de öncekiler  de Doğu Türkistan'ı köklerinden koparmak, milli edebiyat ve kültürü yok etmek için gereken zulüm ve baskıları yapmışlardır.
Uygur halkı içinde tanınmış, samimi bir vatansever olan şair, ömrünü Tarım vilayetinin kumlu çöllerinde çile ve göz hapsi ile geçirdi.
Çinli yöneticiler, şairin hastalığını ve halkın durumdan memnuniyetsizliğini dikkate alarak onu 1980' in sonbaharında ceza kampından çıkardılar. Vatansever şair, bundan sonra Doğu Türkistan kentlerini ziyaret etmeye başladı. Şayar, Kuça, Kaşgar ve Gulca'yı ziyaret etti. Bu kentlerde büyük bir saygı ve ilgiyle karşılandı. Şair ziyaretlerini bitirdikten sonra Urumçi'ye gelip eski evine yerleşti. Burada yaşamaya başladı.
Vatansever şair Abdülaziz Maksum Azizi, 1982'de tren kazası olarak açıklanan bir kazada, 83 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.

29 Temmuz 2017 Cumartesi

Tilki ile Karga / Arup Kasimi

Tilki ile Karga Tanın ilk ışıklarında çıktı tilki yiyecek aramaya/ Gözü takıldı kargaya,yiyecek bulamadan döndüğünde/ Yüksek ağacın ucunda karga yalnız oturmuş,/ Nereden buldu bu kadar eti,yemek için oturmuş./ Tilki geldi önüne niyeti eti almaktır,/ Kargayı kandırıp etsiz yolcu etmektir./ Dedi tilki: ey karga senin boyun küçüktür./ Bülbülün sesini bastırır ötersen şarkı söyleyip/ Ey dostum, ötsene bu çölleri yankılandırarak,/ Tarla kuşları hayran kalsın senin sesine./ Ka-ka diye öttü o karga ağzını açtı./ Ağzından düşen eti tilki alıp hızla kaçtı./ Tilki dedi: Ey ahmak karga,ismimdir benim tilki,/ Övüldüğüne kanarak şimdi düştün gülünç duruma.

Arup Kasimi

Şair Arup Kasimi 1873 yılında Gulca nahiyesinin Çulukay köyünde bir çiftçi çocuğu olarak doğdu. Çocukluk dönemini köyünde geçirdikten sonra hayat şartları onu köyden ayrılmak zorunda bıraktı. Ailesiyle birlikte Yerkent'e yerleşti. Önce dini okulda daha sonra çağdaş okullarda eğitim gördü. Rusça,Farsça ve Arapça'yı öğrendi. Bu dönemde bazı toplumsal karışıklıklar vardı. Bu yüzden eğitimini tamamlayamadı. Ailesiyle Gulca şehrine döndü. Burada gönüllü olarak eğitim işlerine katılırken bir taraftan da terzilik yaparak geçimini sağladı. Bütün şiirlerinde insanları okumaya davet etti. Cehaletten kurtulma çaresinin okumak olduğunu anlattı. Şair, 1900-1936 arasında Uygur şiirine çok güzel eserler kattı. Bu güzel eserlerin çoğu karışıklık yıllarında yok olup gitti. Az bir kısmı ise günümüze kadar ulaşabildi. Şair Arup Kasimi 1936 yılında vefat etti.

25 Temmuz 2017 Salı

Doğu Türkistan Uygur Edebiyatı

Kültür ağacımızın geniş köklerinden biri de Doğu Türkistan Uygur Edebiyatı'dır. Doğu Türkistan Uygur Edebiyatı, XIX. asır öncesinde daha klasik edebiyat üzerinde yoğunlaşmış durumdaydı. Aşk ve önceki ediplerin eserlerine nazireler yazmak ağırlıklı konular arasındaydı.
Yeni Uygur Edebiyatı (XX. asır) Doğu Türkistan'daki Çin istilasını ve bu istila karşısında edilen mücadeleleri anlatan eserlerin çok olduğu bir dönemdir.
XX. asrın başlarından itibaren Arzu ,Muhammed, Kasım Bey, Muhammed Salih Yarkendi, Molla Bilal Yusuf gibi Uygur ediplerinin eserleriyle karşılaşırız.
Yukarıda bahsedilen ediplerin içinde Molla Sayrami adında değerli bir edip daha vardır ki Tarih-i Hamidi adlı eseriyle dikkat çeker. Bu eser, Uygur Türkleri'nin mücadelesini ele almasının yanında Doğu Türkistan hükümetini tanıyarak Kaşgar'a subay ve cebeciler gönderen Sultan Abdülaziz Han ve diğer büyük halifelere dua ve övgüler yağdırmaktadır.
  Ayrıca halk şairleri (koşakçi) tarafından oluşturulan halk destanları da oldukça
Devamı »

5 Temmuz 2017 Çarşamba

KÜLTÜR AĞACI



  Kültür, çok köklü ve aynı zamanda kökleri çok derinlerde olan bir ağaçtır. Bizim kültürümüz olan Türk kültürü için bu tanımlama az bile. 
Türk kültürünü çok köklü bir ağaç olarak düşünürsek ve bu ağacın köklerine inersekAnadolutopraklarınındışındaÖzbek,Uygur, Kazak, Azeri gibi daha pekçok köke rastlarız. Çok sevdiğimiz Nasrettin Hocamız'ın Doğu Türkistan'da da sevildiğini görünce şaşırırız. Köroğlu Destanı'nın Özbek kardeşlerimiz arasında da anlatıldığını görebiliriz ya da çok derinlerde hissettiğimiz duyguları, Karadeniz'in ötelerinden Abdullah Tukay'ın dile getirdiğini duyarız. 
İşte bunlar ve bunlara benzer örnekler, kültürümüzün yüzyıllar ötesinden bize ulaşan güzellikleridir. Bu sayfalarda kültür ağacımızın çeşitli yapraklarını tanımayı, tanıtmayı planlıyoruz. Bu güzellikleri tanımak hayatımıza çok şey katacak.