30 Ağustos 2017 Çarşamba

İbrahim Noruz (1911-1960)

İbrahim Noruz, 1911'de Yarkent'te doğdu. Kazakistan'dan Gulca'nın Baytokay köyüne 1930'da yerleşerek tarımla uğraşmaya başlar. İbrahim Noruz'un çocukluğu fakirlik içinde geçer. Sonra Yedisu'ya göç eder ama orada da fakirlik peşini bırakmaz. Şair'in babası Noruz Baki, Yedisu'da vefat eder. İbrahim Noruz, 1931'de yazmaya başlar. Şiirlerinde eşitlik, adalet, birlik beraberlik ve hürriyete kavuşma arzularını ifade eder. 
Bu konularda çok sayıda masal, destan gibi eserler de kaleme almış olan şair, 1941'den itibaren de sahne eserleri yazmaya başlar. Nozugum (Naziğim), Helk Ahidin Nur  (Halk Feryadından Işık), Hevp Yalkuni (Tehlike Kıvılcımı), Gülemhan gibi pekçok tiyatro eseri yazar. 
İbrahim Noruz'un eserlerinden demokratik, vatansever düşüncede olduğu kolayca anlaşılabilir. Onun şiirlerinde siyasi olaylardan kişisel olaylara, toplumsal ahlaktan bireylerin şahsiyetlerine kadar çeşitli konular yer bulur. İbrahim Noruz'un eserleri okunduğunda 1930' lardan 1960'lı yıllara kadar olan tarihsel olaylar kolayca görülür. Şair İbrahim Noruz'un Yeni Uygur Edebiyatı' na olan hizmetleri büyüktür.
İbrahim Noruz, 1960 yılında vefat etmiştir.

21 Ağustos 2017 Pazartesi

Nim Şehit (1906-1972)

Asıl adı Armiya İli Sayrami olan Nim Şehit, 1906'da Aksu vilayetinin fakir bir köyünde doğdu. Fakir bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. 1920-30 arasında Bay ve Kuça şehirlerindeki medreselerde tahsil gördü. Nevai, Sekkaki, Lütfi, Zelili, Abdurrehim Nizari gibi klasik şairlerin eserlerini okudu. Medreseyi bitirdi. Sonrasında 1931 yılında tahsil için Kaşgar'a gitti. Şair Nim Şehit'in Kaşgar'da bulunduğu bu dönem, İngiltere, İsveç ve Rusya'dan gelen misyonerlerin Brahmanizm propagandası yaptıkları dönemdir. Bu propagandaları etkisiz hale getirmek için şair, Madar Ezem (Büyük Barıştırma) adlı şiir kitabını ve Enver Rul Huda (Doğru Yol Nurları) adlı destanını yayımladı. 
1933'te Kaşgar kentinde patlak veren Çiftçiler İsyanı'na katılan ve bu isyanda yaralanan şaire söylenen Nim Şehit (Yarı Şehit) sözü, şairin edebi mahlası olarak kaldı. Merkezi Kaşgar'da bulunan ve halkı aydınlatıcı faaliyetler içerisinde olan Akartış Uyuşması adlı derneğin çıkardığı Aksu Uçıra gazetesinde, başyazarlık vazifesi yürüttü.  Bu dönemde Ming Öy, Ferhat ile Şirin gibi halk hikayelerini derleyip bu gazetede yayımladı. Daha sonra ise Armiya vilayetindeki destan ve rivayetleri topladı. Leyla ile Mecnun operasını sahneye koydu. Şair Nim Şehit, bu dönemde akciğer kanserine ve bir zihin hastalığına yakalandı. 
1944'te çıkan Üç Vilayet İnkılabı esnasında Milli Ordu'ya katıldı. Burada propaganda ve kültür faaliyetlerini yürüttü. Ayrıca Milli Ordu içerisindeki Tarih Araştırmaları Bölümü'nde çalıştı. Yaşayan halk kahramanları ve olayların görgü tanıklarıyla röportajlar yaptı ve bölgedeki mücadeleler hakkında pekçok malzeme topladı. Bütün bunları yaparken de devamlı olarak şiirler yazdı; vatanseverlik ruhunu canlı tutmaya çalıştı. Yusuf ile Züleyha 1500 dörtlükten meydana gelen Gör Agzidin Yanganda (Mezar Başında Dönüldüğünde) adlı şiir tarzındaki romanını yazan Nim Şehit, son zamanlarında 300 kadar rubai de yazdı. Bazı şiirleri şunlardır: Esarette Turup Kalganlarga Hitap (Esaret Altındakilere Hitap), Aldida (Önünde), Veten Muhebbiti (Vatan Sevgisi), Oygan (Uyan) ve Kabridin Avaz (Mezardan Gelen Ses).
Şair Nim Şehit, 1972'de vefat etti.  Vatan haini ilan edilmiş olan şairin itibarı, o öldükten sonra 1979'da iade edildi.

17 Ağustos 2017 Perşembe

Uyan Vatan Ehli


Uyan vatan ehli, biz de şad olalım.
İlim ve irfan yolu için şimdi kurban olalım.

Nice yıllar uyuduk, gündüzdü karanlık,
Açılıp irfan yolu, karanlık dolu aydınlık.

Tutuşup el ele mutlu olalım.
Ey vatan evladı şimdi uykudan gözünü aç!

İlim ve irfan nuru al, milletin başına saç,
Öz be öz yurdumuza biz de sultan olalım!
       
                                       Mehmet Ali Tohtacı

(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

15 Ağustos 2017 Salı

Mehmet Ali Tohtacı (1901-1936)

Büyük şair, Mehmet Ali Tohtacı, 1901'de Atuş nahiyesinin Boyamet köyünde doğdu. Mehmet Ali Tohtacı'nın babası doktordu. Belki de bu sebeple 1914' te pozitif bilimlerin okutulduğu bir okula başladı.
Küçüklüğünden itibaren edebiyat ve sanata ilgisi yoğun olan Mehmet Ali Tohtacı, şiir yazmayı, şarkı söylemeyi ve entrüman çalmayı seviyordu. Bu edebiyat ve sanata olan yoğun ilgisi neticesinde Uygur Klasik Edebiyatı' nı ve Uygur Halk Edebiyatı' nı iyi bir şekilde öğrendi. 
Ekonomik sıkıntıların yaşandığı 1920 yılında geçimini sağlayabilmek için Doğu Türkistan'ın kuzeyindeki Boritala,Gulca gibi bölgelere giderek buralarda halkın cehaletini ve dertlerini yakından gördü. Böylece kendi halkına büyük bir sevgi beslemeye başladı. 1924' te Çöçek şehrine gittiğinde vatansever alim Abdülkadir Damolla'nın Kaşgar'da suikastle gizlice öldürüldüğünü öğrendi. Bu öfkeyle OKUDU AŞTI (Okudu Geçti) adlı şiirini yazdı.
Bu şiirden sonra devamlı şiir yazar oldu. 1933' te yazdığı BİZ MUELLİM (Biz Öğretmeniz) isimli şiiri, Doğu Türkistan' da şarkı olarak söylenmeye başlandı. Yazdığı bir diğer şiir UYANIN VATAN EHLİ şiiri de Çinli yöneticilerin Uygurları cahilleştirme siyasetine karşı çıkarak günden güne ezilmekte olan halka mutluluk yolunu gösterdi. Şair, Kün Tugdi (Güneş Doğdu) adlı şiirinde ise halkın çalışarak savaşması neticesinde, güzel günlere daha da yaklaşıldığını söylemektedir.
Şair Mehmet Ali Tohtacı'nın şiirlerinin çoğunun konusu vatandır. Altun Ülke (Altın Ülke), Azatlik Yolida (Kurtuluş Yolunda), Biz Veten Yaşliri ( Biz Vatan Gençleri), Mübarek Veten (Mübarek Vatan) gibi şiirleri vatan hakkında yazılmış olup bu şiirlerde Şing-Şi Say yönetiminin gerçek yüzü ortaya konmakta ve halk vatan için, özgürlük için, yeni yerli medeniyet dönemini başlatmak için mücadeleye davet edilmektedir.
Temmuz 1936'da tutuklanan şair kısa bir müddet sonra Kaşgar'daki Yarvah Cezaevi'ne götürüldü ve daha 36 yaşında iken hücresi ateşe verilerek öldürüldü. Hücresinin duvarına pekçok şiir yazmıştı. Bu şiirlerden biri şöyledir:
Bülbüller esir oldu,
  Yurdu buladı karga.
Kim olursa vatansever,
Bir gün asılır darağacına.

10 Ağustos 2017 Perşembe

UYAN

Ey fakir Uygur, uyan uykun yeter,
Sende mal yok, şimdi gitse can gider.
Bu ölümden kendini kurtarmazsan,
Ah! Senin halin nice, halin nice...

Hala vücudun cansıza benziyor.
Ölümden hiçbir korku duymuyor musun?
Bağırsam bile kımıldamadan yatıyorsun,
Uyanmadan öyle ölecek misin?

Gözünü iyice açıp etrafa bak,
Kendi geleceğin hakkında iyi düşün.
Giderse elinden bu ganimet fırsatı,
Gelecekte işin zor, işin zor.

Açtım gönlümü sana ey Uygurum,
Cephe arkadaşım, can kardeşim!
Yardım edip uyandırsam seni,
Ne oldun, neden hiç anlamıyorsun?

Gelecekte bir gün pişman olursun,
Bu sözün anlamını ileride anlarsın.
Ah! Desen, bu fırsatı bir daha yakalayamazsın,
Anlarsın o zaman Uygur kelimesini.
                                               
                                                Abdülhalik Uygur

(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

5 Ağustos 2017 Cumartesi

Abdülhalik Uygur (1901-1933)

Abdülhalik Abdurrahmanoğlu Uygur, 9 Şubat 1901'de Doğu Türkistan'ın Turfan şehrinde, bir tüccar ailesinin çocuğu olarak dünyaya geldi. Okuma ve yazmayı daha beş yaşındayken alim bir insan olan babasından öğrenen şair, on iki yaşına gelince de dini eğitim veren okullarda Arapça ve Farsça'yı öğrendi. Böylece daha küçük yaşlardayken Uygur klasiklerini okumaya ve şiirler yazmaya başladı. 1916'da Rusya'ya gitti ve Rusça öğrendi. Rusya'dan döndükten sonra Turfan'da Çince eğitim veren bir okulda tahsil hayatına devam etti.
Şair, 1923'te ikinci kez eski Sovyetler'e tahsil için gitti. Burada kaldığı üç yıl boyunca diğer Türk cumhuriyetlerinin edebiyatlarıyla yakından ilgilenme fırsatı buldu. 
1926'da yurda döndükten sonra halkı bilinçlendirmek niyetiyle dergi ve gazete çıkarmak istedi. Ama o dönemin Yang Zeng Şing hükümeti buna müsaade etmedi. 1927'de şair, Turfan'da ilk çağdaş okulu açtı. 1928'de Yenişehir Aksaray'da Hürriyet Mektebi'ni yaptırdı. Kona Şehir Nenming'de de bir okul yaptırdı. Böylece o dönemde Doğu Türkistan'da hüküm süren cehalete karşı savaş başlatmış oldu. Bağımsızlık savaşının bilimle kazanılacağını halka anlatmaya çalışmış bu çalışmaları kısa zamanda halkın özgürlüğe kavuşma inancını arttırmıştır. Bu dönemde şair Har (Yorul), Gazep ve Zar (Nefret ve Feryat), Eçil (Açıl), Üzülmes Ümid (Kesilmez Umut), Köngül Hahişi (Gönül Arzusu) gibi şiirletinde vatanseverliğini çekinmeden ifade etmiştir.
1932 Aralık ayında Turfan'da Çiftçiler Ayaklanması patlak verdi. Şair de bu hareketin önde gelen destekçilerindendi. Lenet Sanga Zalimler gibi kahramanlık şiirleriyle bu halk ayaklanmasının galibiyetini övmüş diğer yandan da halkı yılmadan savaşmaya çağırmıştır. Bu eserleriyle şair Çin hükümetini rahatsız etmeye başlamıştır. 1933'ün başlarında on iki arkadaşıyla birlikte Şing Şisay tarafından yakalatılarak hapse attırılmış ve aynı yıl 13 Mart'ta Turfan'da öldürülmüştür. İdam sehpasında "Yaşasın Özgürlük! Yaşasın Azadlık!" diye bağırarak kendini vatanının bağımsızlığına adamış bir şair olduğunu bir kez daha göstermiştir.
Şair, şiirlerinde güçlü milli duygulara yer vermiş, Yeni Uygur Edebiyatı ile Klasik Dönem Uygur Edebiyatı'nı birbirine bağlayan önemli şiirlerini bize bırakmıştır.

3 Ağustos 2017 Perşembe

Vatan Sevgisi

Ciğer paresi, yürek paresi sıkıldı bedendeki                                                                     canım
Vatan derdi ve gamıyla ölsem yoktur arzum
Vatanım,milletim için bugün her türlü cefa                                                                     çeksem
Bilirim baht ve ikbalim şerefli, fahri                                                                              ünvanım
Deriha yurdumuzu başkaları zorla işgal                                                                         edince
Yüreğim, bağrım yanıp kanım kaynar                                                                             canım
Büyük tarihim, özgür milletim köleliğe                                                                      düşünce
Ancak dayanamayarak için için yanmakta                                                               her yanım
Dönüp başım, akıp gözyaşım, çöküp ruhum                                                      kırılıp gönlüm
Gömüldüm kaygı ve gamlara, yetişmeden                                                  çare ve dermanım
Aradım, kararsız kaldım, ancak olmadım                                                                     ümitsiz
Sebep ülkem, geçicidir bu ezilmişliğim,                                                               sıkılmışlığım
Hedefime ulaşacağıma inancım çok büyük                                                                     çünkü
Deyince özgürlük için, nice aynı                                                                              dilektekiler
                                 feda ederler kendilerini
Kalkın ey Türk erleri, ar ve namusunu                                                             kayıbetmeden
Kurtul, silkin gözünü aç evladım, Turanım
Oğuzhan büyük atamdır, Efrasiyab Atilla                                                                Buğralar
Nerededir mavi tuğlarım diyerek göğe                                                 ulaştı ahım, feryadım
Büyük altın, gümüş ordunun kurulduğu                                                                  dönemde,
Kucaklayarak kalktığımda, aksa bile başka                       bir arzum yoktur kırmızı kanım
Sakalım saçım kırmızı kana boyanmadan                                                                  ölürsem
Kapanmadan gözüm gönlümde kalır                                                      hasretim ve arzum
Kavuşmak hürlüğe dürüst mücadele ile
Esaretten vatanı milleti kurtarmak benim                                                                şanımdır.
Ulu Tanrım, büyük Turanımızı eski                                                               durumuna getir
Akıtın akan suyu meziyetiyle Rahman'ın
Arzu ve dileklerim vatan ve millete                                               özgürlük, bağımsızlıktır.
Sen biliyorsun, benim vatan ve milletim                                                       için sızladığımı
Ben kulunuzun hürmetine ya Rabbi kabul                                                               et duamı
Bana acı her zorluğumu kolay et
Vatanı sevmek hak dini İslam'ın şiarıdır.
Azizi der ki vatan ve tarih imanımdır.
                         
                              Abdülaziz Maksum Azizi
 
(Uygur Türkçesi'nden Türkiye Türkçesi'ne aktarmadır.)

1 Ağustos 2017 Salı

Abdulaziz Maksum Azizi (1894-1982)

Yenilikçi Uygur şairlerinden biri olan Abdulaziz Maksum Azizi, Kaşgar şehrinin Artuş nahiyesinde doğdu. Babası Çağdaş Uygur eğitim sisteminin temellerini atan alimlerden Abdülkadir Abdülvaris Azizi'dir.
İlkokul döneminde hem babası hem de başka hocalar tarafından eğitildi. Arapça ve Farsça'yı öğrendi. Babası daha sonra Abdülaziz Maksum Azizi'yi Hindistan'a medrese tahsili için gönderdi.
1920'li yıllarda şair üniversite tahsili için Hindistan'da yaşadı. Bu talebelik yıllarında Hindistan halkının İngiliz sömürgeciliğine karşı başlattıkları harekete aktif olarak katıldı. Şair, Hindistan halkının yanında yer alarak emperyalizme karşı cephede durdu ve bağımsızlığı, özgürlüğü savundu.
1923 yılında Hindistan'da iken acı bir haberle Doğu Türkistan'a döndü. Babası Abdülkadir Abdülvaris Azizi, Çin baskıcı hükümeti ve satılmış yerli uşakların planladığı bir suikast ile öldürülmüştü. Babasının katillerini bulup hemen cezalandırılmaları için girişimlerde bulunmasına rağmen engellenmeler yüzünden bir netice alamadı.
1920'den itibaren şiirler yazan Abdülaziz Maksum Azizi, babasının mücadelesini kaldığı yerden devam ettirmiş, Doğu Türkistan'ın bağımsız ve hür olması için çalışmıştır. Ömrünü vatanına adamış; bu yolda pekçok baskı ve zorluklarla karşılaşmıştır. Vatansever şairin en büyük amacı; Doğu Türkistan'ın bağımsız, milletinin hür, ülkesinin de dünyanın gelişmiş ülkelerinden biri olmasıydı.
Şair Abdülaziz Maksum Azizi, kırk yıldan fazla bir zaman, hapishanede Doğu Türkistan'ın hürriyeti için çalışmanın cezasını çekti. Çünkü Çin Komünist Partisi de öncekiler  de Doğu Türkistan'ı köklerinden koparmak, milli edebiyat ve kültürü yok etmek için gereken zulüm ve baskıları yapmışlardır.
Uygur halkı içinde tanınmış, samimi bir vatansever olan şair, ömrünü Tarım vilayetinin kumlu çöllerinde çile ve göz hapsi ile geçirdi.
Çinli yöneticiler, şairin hastalığını ve halkın durumdan memnuniyetsizliğini dikkate alarak onu 1980' in sonbaharında ceza kampından çıkardılar. Vatansever şair, bundan sonra Doğu Türkistan kentlerini ziyaret etmeye başladı. Şayar, Kuça, Kaşgar ve Gulca'yı ziyaret etti. Bu kentlerde büyük bir saygı ve ilgiyle karşılandı. Şair ziyaretlerini bitirdikten sonra Urumçi'ye gelip eski evine yerleşti. Burada yaşamaya başladı.
Vatansever şair Abdülaziz Maksum Azizi, 1982'de tren kazası olarak açıklanan bir kazada, 83 yaşında iken hayata gözlerini yumdu.